Lale Devri Çeşmeleri
İstanbul'da, özellikle sur içi İstanbul'unda, yakın zamana kadar hiçbir mahalle yoktu ki, çeşmesi olmasın! Sur dışındakileri ve de Boğaz köylerindekileri de dahil ederseniz, irili ufaklı bu çeşmelerin sayısı yüzlerceyi bulurdu. Eskiden bu çeşmelerin lülesinden su, başından da semt halkı hiç eksik olmazdı. Musluğunu çevirdiniz mi, akan su semtine göre değişirse de genellikle hep Kırkçeşme suyuydu. Bir yere su getirmek, çeşme yaptırmak, sevapların en büyüklerinden sayılırdı. Akıtılan su hayrat olduğundan, kullanılan su için asla para alınmazdı. Çeşme başları her zaman hareketliydi.
Semt camisi kadar, mahallenin kahvesi kadar önemli bir işlevi vardı o çeşme başlarının... En son haberler hep burada ağızdan kulağa fısıldanır; gençler arasındaki ilk yakınlaşmalar yine burada filizlenir, burada yeşerirdi.
Tarihi bilinen en eski çeşme, II. Bayezid döneminde yapılan Davut Paşa Camii yanındaki 1485 tarihli çeşme.
III.Ahmed Çeşmesi |
Sur içi İstanbul'unun en güzel çeşmesi ise Ayasofya ile Topkapı Sarayı'nın dış kapısı Bab-ı Hümayûn'un önündeki meydanda, "Géranion" adı verilen eski bir Bizans çeşmesinin olduğu yere yapılan III. Ahmed Çeşmesi. Kitabesinden, Lale Devri'nde 1728/29 yıllarında inşa edildiği anlaşılıyor. Çeşmenin mimarı ise III. Ahmed'in başmimarı Mehmed Ağa'dır. Dışa doğru açılarak geniş bir saçak halini alan çatısının üstünde hepsi kurşunla kaplı bir büyük kubbeden başka çevresinde de dört küçük kubbecik yer alıyor. |
Çeşmenin dört yüzünde dört musluğu, ayrıca, dört köşesinde de birbirinin aynı olan dört sebili var. Şair Seyyit Vehbi'nin çeşmeyi öven ve akan sularını Kâbe'nin yanında bulunan, suyu kutsal sayılan ünlü Zemzem kuyusunun suyuyla kıyaslayan kasidesi, firuze renkli çinilerin üzerine altın harflerle yazılı olarak çepeçevre çeşmeyi kaplıyor.
Tophane Çeşmesi |
İstanbul'un tarihi surlarının dışında kalan çeşmelerin en güzellerinden biri de Tophane Çeşmesi. I. Mahmud zamanında, 1732'de Türk rokokosu tarzında inşa edilen çeşmenin mimarı Ahmed Ağa. Zaman zaman temizlenerek korunmasına çalışılan bu çeşme, eskiden Tophane iskelesinin yanı başında, kalabalık bir meydanda yer almaktaydı. Sonraları kıyının doldurulmasıyla denizden hayli içeride kaldı. |
Azapkapı'da Unkapanı Köprüsü'nün ayağı yanında, Sokollu Mehmed Paşa Camii'nin önündeki zarif çeşme ise, Saliha Sultan Çeşmesi diye anılır. Çeşmenin inşasının hoş bir öyküsü var: IV. Mehmed'in eşi Rabia Gülnuş Valide Sultan bir gün Azapkapı taraflarından geçerken, gözüne buradaki basit bir çeşmenin önünde ağlamakta olan küçük bir kız çocuğu çarpar. Küçük kızı avutmak amacıyla eline biraz para sıkıştırmak isterse de, çocuk testisi kırıldığı için değil, evine su götüremeyeceği için ağladığını söyler.
|
Saliha adındaki bu kızcağızın cevabından hoşlanan sultan onu sarayına alır, yıllarca özenle büyütür, yetiştirir. Yaşı gelince de oğlu II. Mustafa ile evlendirir. Saliha Sultan, yıllar önce önünde testisinin kırıldığı o basit, küçük mahalle çeşmesinin yerine mevkiine yaraşan büyük bir çeşme yapılmasını arzu eder. Ama nedense bir türlü bu arzusunu gerçekleştiremez. Yıllar sonra oğlu I. Mahmud tahta çıktığında annesinin bu arzusunu yerine getirmek için harekete geçer: |
Kayserili Mustafa Ağa'ya, Lale Devri üslubuna uygun olarak, o küçük mahalle çeşmesinin yerine, büyük ve her yanı nefis taş işçiliğiyle süslü bir çeşme yaptırtır, suyunu da Topuzlu Bendi'ne bağlı Taksim suyundan getirtir. 1732/33 yıllarında inşa edilen çeşmenin iki büyük kubbesi ilk anda göze çarpar. Kubbelere Saliha Sultan'ın kabarık göğüslerinin esin kaynağı olduğu söylenir.
|
Üsküdar'da denizden doldurulan kıyıda yer alan tarihi Üsküdar Çeşmesi de bir Lale Devri çeşmesi olup III. Ahmed tarafından 1728/29 yılları arasında yaptırıldı. Aradan geçen zaman içinde birkaç kez onarılıp yenilendiği için özgün üslubunu kaybeden çeşmenin denize bakan yüzünde, başta Nedim olmak üzere döneminin öteki ünlü şairlerinden mısralar bulunur. |
Bir Boğaz çeşmesi de Kabataş'ta, küçük limanın hemen gerisinde yer alan Vezir Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi. Mermer işçiliğindeki ustalıkla dikkat çeken bu çeşme 1732 yılına tarihleniyor.
Bereketzade Çeşmesi de Lale Devri'nde yapılan çeşmelerin en güzellerinden. 1732'de, Sultan I. Mahmud zamanında, Galata Kulesi'nin yükseldiği meydanda, Tophane ve Kuledibi semtlerinde oturanlara su sağlamak amacıyla yaptırıldı.
|
|
|
İstanbul'un çeşmeleri elbette yalnızca bu kadar değil; bugün bile hangi semtine gidilirse gidilsin, her mahallesinde iyi-kötü bir çeşmeye, çeşmelerden başka sebillere, hatta nasılsa şurada burada kalmış selsebillere de rastlanır.
Atalarımız bahçelerini süslemek ya da ev içlerinde akar suyun şırıltısını dinlemek için "selsebil" denen küçük çeşmecikler yaptırırlardı. Bunların çoğu gerçek birer sanat şaheseriydi. Bugün artık villaların bahçelerine, hatta evlere selsebil yaptırılmıyor. Yazık ki, zevkler çoğu zaman gelişeceği yerde, sadece değişmekle kalıyor...
Eser Tutel'e teşekkürlerimizle
Kaynakça: Skylife