İskan Politikası
İskan, toplulukların belli bir toprak parçasına bağlanarak devamlı bir yerleşik hayat kurmasıdır. Ancak bazı aşiretler toprağa yerleşememiş ve bu yüzden yerleşime bağlı üretim şekline alışamamışlardır. Böyle topluluk-larda temel geçim kaynağı ise hayvancılık olmuştur. Dolayısıyla göçebelik-ten yerleşikliğe geçiş çok uzun ve güç bir sosyal evrim şeklini almıştır. İs-kan politikası uygulayan devletler böylece büyük bir sorunla mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Osmanlı devleti, kuruluş, genişleme, duraklama, gerileme ve çöküş devirlerinde siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlere bağlı olarak iskan politikasında farklı şekillerde hareket etmiştir. Kuruluş ve genişleme dönemle-rinde önce Anadolu sonra Rumeli'de yeni fethedilen topraklara konar göçer Türk boy ve oymaklarından bir kısmını yerleştirerek buraların Türkleştiril-mesini ve şenlendirilmesini sağlamıştır. Belirli bir politikaya uygun iskan metodlarına göre yapılan bu yerleştirme hareketleri, mali ve idari bakım-dan müstakil bir kurum olan arazi vakıflarına dayanılarak yürütülmüştür. Böylece vakıflar ve temlikler sayesinde sosyal ve ekonomik hayat canlan-mış, bataklık ve ıssız yerler kullanılır hale gelmiştir. Sistemli yapılan iskan metodlarından biri de sürgünlerdi. Devlet gerekli gördüğü zaman halkı sı-nırları içinde başka yerde iskana tabi tutmuştur. İskanda dikkat edilen hu-suslar ise şunlardı. Bir kere iskanlarda gönderilenler arasında tüccar, esnaf, sanatkar gibi mesleklerden olanlara dikkat edilmiştir. Ayrıca her köy ve kasabadan belirli haneler alınarak başka yerlerde karma olarak yerleştiril-miştir. Bu gibi haneler belirlenirken aralarında düşmanlık olanlar ve toprak sıkıntısı çekenler tercih edilmiştir. Böylece devlet iskan politikası uygular-ken olaya sadece siyasi olarak yaklaşmamış, ekonomik ve sosyal olarak ta düzeni sağlamaya çalışmıştır.
Ancak 16. Yy sonlarında başlayıp 17 (duraklama) ve 18. Yüzyıllarda (gerileme) devam eden uzun harpler dolayısıyla iç karışıklıklar artmış ve devlet için büyük mesele halini almıştı. Harplerin getirdiği mali külfet, halka yüklenen ağır vergilerle kapatılmaya çalışılmış, devletin otoritesindeki za-yıflık sebebiyle de meydana gelen eşkıyalık hareketleri sonucu, yerleşik halk güvenli gördüğü yerlere göç etmeye başlamış ve böylece bir çok yer harap duruma düşmüştü. Üstelik göçebe aşiretler sürekli yer değiştiriyor ve bu esnada yerleşik halka da zarar veriyorlardı. Böylece devlet, tarım üreti-minin artırılması amacıyla harap ve sahipsiz yerlere oymakların yerleştiril-mesini öngören bir iskan politikası uygulamak zorunda kalmıştır. Bu amaçla konar-göçerleri buralara yerleştirmek istediği gibi, iç göç yüzünden yerleri-ni terk eden ahaliyi de yerleştirmek durumunda kalmıştır. Devletin çöküş dönemlerinde ise büyük oranda toprak kayıplarının gündeme gelmesiyle kaybedilen topraklardan gelen göçmenlerin yerleştirilmesi büyük bir sorun teşkil etmiştir. Diğer taraftan devletin zayıflığı sebebiyle ortaya çıkmış olan derebey aileleri ve bunlara bağlı aşiretlerin iskanı da gündeme gelmiştir. Devlet bütün bu sorunları aşmak için Muhacirin Komisyonu kurmuş ve is-kanı sistemli olarak yürütmeye çalışmıştır.
Görüldüğü gibi Osmanlı devleti kuruluş ve yükselme dönemlerinde dışa dönük bir iskan siyaseti uygularken, gerileme ve çöküş dönemlerinde içe dönük bir iskan siyasetine ağırlık vermiştir. Bizim burada göreceğimiz iskan siyaseti içe dönük olan iskan siyasetidir.
Kaynak => Avşar Ovası